28 Haziran 2013 Cuma

Öncelikle çocuklardan başlayalım.
Çocuk doğduğu zaman gözbebeği, yani popilla denilen şey siyah renklidir. Anne onun beyaz renkli olduğunu, zaman zaman oradan beyaz ışınların çıktığını hissederse; bu doğumsal katarakt anlamına gelir. Çok önemlidir. Hastanın derhal bir göz hekimine ulaştırılması gerekir. Yine doğumsal katarakttır ama tamamen beyaz değildir. Çocuk ilkokula gider ama görme sıkıntısı başlar. Işıklardan son derece rahatsız olur, gözlerini kısarak etrafına bakmaya başlar.
Herhangi bir darbe ile meydana gelen kataraktta ise çocuk o gözünün, bozuk olduğunu düşündüğü gözünün sisli-puslu gördüğünü ifade eder. Bu bir katarakt belirtisidir.
Ama senil katarakt denilen yaşlılık kataraktının belirisi ışıklarda rahatsız olmaktır. Gündüz ışıklarda, gözünün eskiden olmadığı halde çok fazla kamaşmaya başlaması. Geceleri otomobilin çok fazla yayılması ve eskiden gördüğü şeyleri o kadar iyi görememek. Gözlerime pus geldi ifadesi kataraktı güzel ifade ediyor. Yani sisli görmeye başlaması. Ve bu sisli görmelerin artması, kataraktın başlıca sebeplerindendir.


Şunlar ilginizi çekebilir:

Bilindiği gibi gözün en önündeki saydam tabakasının adı korneadır. Korneanın hemen arkasında gözün renkli kısmı var; ona iris deniyor. İris'in görevi göze giren ışın miktarını ayarlamaktır. Gözün içindeki boşluk kısmının en arkasında sarı-kırmızı bir yapı vardır. Buna retina tabakası denir. Gözün gören kısmı retina tabakasıdır. Ve göz bebeğinin hemen arkasında şeffaf bir mercek vardır. Bu mercek hareketlidir. Fokus(odak) yapabilen, uzağı ve yakını gösteren bir mercektir. İşte bu merceğin bozulmasına katarakt deniyor. Toplum içerisinde katarakt'a "gözün yaşlanması" da denir. Malumdur ki normalde görmemizi sağlayan göz merceği, yaşlandığı zaman görmemize mani olur. Bunun dışında bir de doğumsal kataraktlar vardır. Bunun dışında genç yaşta meydana gelen kataraktlar genellikle kazalardan sonra meydana gelen kataraktlardır. Ama bilinmelidir ki kataraktın %95'i yaşlılık kataraktıdır.

Şunlar ilginizi çekebilir:
Kataraktın Belirtileri Nelerdir?
Çocuklarda (Doğusal) Göz Kataraktı ve Tedavi Süreci 
Katarakt Tedavi Edilmezse Ne Olur? 

21 Haziran 2013 Cuma

Kornea nakli, ölüden alınan saydam kornea ile hastanın görmesini azaltmış, artık işlevini yitirmiş korneasının değiştirilmesidir. Organ naklidir. Halk içerisinde "göz nakli" olarak tabir edilir. Ama burada gözün değiştirilmesi söz konusu değildir, esas olarak korneanın yani gözün en ön tabakasının değiştirilmesidir. Amaliyatı yaklaşık olarak 60-90 dk sürmektedir. Ameliyattan bir gün sonra hasta bir takım şeylerin değiştiğini ve artık görmeye başladığını hisseder. Görüşün tam netleşmesi yaklaşık bir yılı bulacaktır. Amaliyattaki hedef bir seneden sonra, yani bütün dikişler alındıktan sonra hastanın hayatını idame edebilecek görüntüye sahip olabilmesidir. Keratakonus grubu kornea nakline en iyi cevap veren hasta gruplarından bir tanesidir. Atılım riski diğer hastalara göre keratokonusta çok daha düşüktür.

Keratakonus, kornea nakli ameliyatlarından sonra iyi sonuç alınan hastalık gruplarındandır. Kornea nakli tam katman olarak yapılabileceği gibi yarım kat kornea nakli de yapılabilir. Bu iş klasik yöntemle yapılabildiği gibi, lazer ile de yapılabilir. Hangi yöntem ile yapılacağına karar verirken hastanın göz yapısı önemlidir. Sonuç itibarı ile kornea nakli yapıldıktan sonra yaklaşıl üç hafta kadar hasta çalışamayabilir. Ancak normal günlük hayatını idame eder. Ameliyattan sonra hasta doktoruna, birinci gün, birinci hafta, birinci ay, üçüncü ay, altıncı ay, dokuzuncu ay ve birinci yıl olmak üzere sık aralıklarla görünmelidir. Bu görünmeler sırasında eğer gerekiyorsa doktor gözdeki dikiş alımlarını gerçekleştirebilir. Bir yılın sonunda artık hasta nakledilmiş korneaya tamamen alışmış duruma gelir ve hayatını idame edebilecek gayet net görme düzeyine ulaşmış olur. Ve bir yıl sonra gözlük ve kontakt lens kullanımı yine gündeme gelebilir. Ancah hasta bunları kullansa dahi görebilir. Kornea ameliyatının yakalamak istediği hedef budur.


Keratokonus hastalığında iki problem vardır. Birinci problem; hastanın görmesinin bozulmasıdır. Bu yüzden tedabi buna uygun olmak zorundadır. İkinci problem ise; hastalığın ilerleyici olmasıdır. Eğer ilerliyor ise hastalığın ilerlemesini durdurmak gerekiyor ve buna uygun yöntem kullanılmalıdır.

Bu yüzden bu hastalar ikiye ayrılır;
-Görmesi bozulmuş hastalar.
-Görmesi bozulmamış hastalar.(Halen görmesi gözlük ile son derece iyi olan hastalar)

Eğer hastanın görmesi iyiyse, bu hasta doktorlar tarafından çok iyi takip edilmelidir. Çünkü hastalığın ilerleyici tarafı var. İlerleme varsa bu ilerlemenin korneal cross-linking tedavisi ile durdurulma şansı vardır. Eğer hasta 25 yaşının altında ise ve korneası çok incelmişse, bozulmadaki ilerlemeyi görmeden dahi hastanın korneal cross-linking tedavisine ihtiyacı olabilir. Çünkü genç hastalarda bu hastalığın ilerleme potansiyeli oldukça yüksektir.

Eğer hastanın görmesi bozulmuşsa, önce bu görme bozukluğunu düzeltmek için tedavi yöntemleri düşünülmeli ve en uygun olanına karar verilmelidir. Bu yöntemlerden birincisi gözlüktür. Gözlüğe rağmen hala görme problemi yaşayan hastalar için ikinci izlenecek yöntem olan kontakt lenslerdir. Bugün kontakt lenste dünyada çok büyük teknolojiler kullanılıyor. Eskiden yumuşak lensler vardı, şuan sert lensler var. Sert lensler keratokonus için özel üretilmiştir. Şimdi ise en yeni teknoloji, hibrit denilen yumuşak ama keratokonusa uygun şekilde yapılmış, hastanın kullanımına son derece uygun olan lensler var. Eğer hasta kontakt lens kullanamıyor ise üçüntü tedavi yöntemi olan halka tedavisi uygulanır. Bugün hasta tedavisinde çok yeni teknolojiler kullanılıyor, bıçaksız teknolojiler. Ve elde edilen sonuçlar ise son derece başarılı. Ama bahsettiğimiz bu gözlük, kontakt lens ve halka tedavisi hastanın sadece görmesini değiştiren tedavi şekilleridir. Bu tedavileri olsalar dahi hastalar unutmamalılar ki hastalık hala ilerleyebilir. Dolayısı ile eğer hastanın görmesini kontakt lens ile, halka tedavisi ile düzeltilebilirse, bundan sonraki işlem "hastalık durdu mu?" kontrolüdür. Durmadıysa korneal cross-ling yöntemi ile ilerlemeyi durdurmak gerekmektedir. Bu tedavilerinin tamamının uygulanmasının söz konusu olabilmesi için en önemli kriter "erken tanı"dır. Çünkü korneal cross-link'te bir tedavi yapabilmek için kornea kalınlığı gerekiyor. Halka tedavisin de de aynı şekilde kornea kalınlığı gerekiyor. Bu nedenle hastalığın erken tanı ve teşhisi son derece önemlidir.

15 Haziran 2013 Cumartesi

Keratokonus hastalığı, gözün ön kısmının, yani korneanın öne doğru incelip sivrileşmesiyle giden ilerleyici bir hastalıktır. Genç hastalarda görülür ve görme kalitesini oldukça azaltarak gider. Bu hastalığın tedavisinde hastalığın durdurulması amaçlı ve aynı zamanda görmenin artırılması amaçlı iki tane tedavi yöntemi vardır. Bunlardan biri kornea içerisine halka yerleştirmek. Diğeri ise ultraviyole cross-link tedavisidir.

Kornea içerisi halka yerleştirme tedavisinde yapılan işlem şöyledir; korneanın öne doğru en çok sivrileştiği kısmı, yani keratonik kısmı merkez alınarak iki adet ring(halka) yerleştirilir. Bunun yaptığı şey; o sivrileşmiş olan kısmı düzleştirmesi, adeta bir kasnak gibi gerdirmesi ve aynı zamanda korneaya bir destek olarak hastalığın ilerlemesini yavaşlatmasıdır. Aynı zamanda hastanın görmesinde de artış olur. Çünkü svrilmiş kısım, kısmen düzleştirilmiş olur ve ışığın kırılması azalmış olur. 




Diğer yöntem korneaya ultraviyole tedavisi, yani korneal cross-link tedavisidir. Bu tedavide yapılan şey ise ultraviyole tedavisi ile korneanın güçlendirilmesidir. Korneayı oluşturan liflerin sıkılaştırılması, dolayısıyla korneanın daha fazla öne doğru incelip sivrileşmesinin yavaşlatılmasıdır.

Şunlar ilginizi çekebilir:
Keratokonus Hastalığının Belirtileri
Keratokonus Nedir?

Keratokonus hastalığındaki en büyük belirti, genç yaşlarda gözlüğün sıkça değiştirilmesi. Buna rağmen hasta bir türlü görme kalitesini elde edemez. Aslında çocukluk yaşlarında(18-20 yaşına kadar) gözlük numaraları değişir. Bu değişim normal bir değişimdir. Keratokonusta ise korneanın düzenli görüntüsünün yapısının bozularak, hastalığın devamlı artan bir miyopi ve astigmata dönüşmesi vardır. Eğer çocuğunuzun gözlük numarası devamlı artıyor, her gittiği göz doktorundan ayrı bir reçete alıyor ve görmesi bir türlü netleşmiyorsa, kaşıntı varsa, ovalama varsa bu hasta keratokonus olabilir. Türkiye coğrafi koşulları gereği, diğer akdeniz ülkeleri gibi kaşıntının, alerjinin olduğu tozlu bir ülke. Dolayısı ile bu hastalık açısından önemli bir konumda. Keratokonus bugün sıcak ülkelerde(örneğin Suriye, Irak, İran, Suudi Arabistan, Dubai..) çok sık görülen bir göz hastalığıdır. Yapılan bir araştırmaya göre, Keratokonus hastalığına yakalanmış birinin 1/2000 oranında gördüğü sonucuna varılmıştır. Türkiyedeki uzman doktorlar Egzaymer Lazer tedavisinden sonra bu hastalığın görülme sıklığının arttığını farketmişler. Bu hastalığın teşhisinde topogrofik yöntemler/video topogrofik yöntemler, egzaymer lazer teşhisi için kullanılmaya başlandı. Ve artık çok erken  bir zaman içinde topogrofik haritaler ile bu hastalığın teşhisi konulabiliyor.
Şunlar ilginizi çekebilir:


12 Haziran 2013 Çarşamba

Keratokonus, gözün en öndeki saydam tabakasının, yani korneanın bombeleşmesidir. Kornea tabakası homojen bir bombelik içerir. Kırma gücü çok yüksek bir mercek düşünün. Mesela normal bir merceğin kırma gücü 14 diyoptridir. Oysa Korneanın kırma gücü 45 diyoptridir.Bu yüzden buradaki homojenlikte bozulma veya anormal bombeleşme, anormal astigmata ve görme bozukluğuna neden olur..


Keratokonustaki korneanın bombeleşmenin nedeni ise, korneanın incelmesinden dolayıdır. Gözün içerisinde bir basınç vardır. O basınç gözün yuvarlak kalmasını sağlar. Aynı bir fulbol tobunda olduğu gibi; futbol topunun içindeki hava basıncı gibi, gözde de su basıncı vardır. Kornea inceldiği yerden de bombeleşme yapar. Ve anormal astigmata neden olur. Yani anormal astigmata neden ise, korneanın incelmesine bağlı bombeleşmedir.